Ehlibeyt (as) Haber Ajansı ABNA - Batı Asya bölgesinin mevcut özellikleri, bölgenin geçiş süreci yaşadığını göstermektedir. İran İslam Cumhuriyeti dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif daha önce bu geçiş sürecinden bahsetmişti. Batı Asya'daki geçiş sürecinin temel özelliği Amerika'nın bölgedeki varlığının azalması ve bölgede Amerika'ya yönelik baskının artmasıdır.
Amerika dış siyasetinde de, daha çok Doğu Asya'ya odaklanıldığı Batı Asya'nın daha az dikkate alındığı görülmektedir. Amerika'da Joe Biden'in iktidara geldiği iki aydan az bir süre içinde Washington’un Batı Asya'ya yönelik takıntılarının azaldığı görülmektedir. Bugün Siyonist Rejim İsrail ile uzlaşmaya giden aktörlerin hareketlenmeleri ise, daha çok bu husustan kaynaklanmaktadır.
Bu bağlamda Siyonist Rejim İsrail savaş bakanı Benny Gantz ırkçı rejimin İran'a saldırı için hazırlık içerisinde olduğunu belirtti. Bu iddia gerçeklere yakın olmaktan ziyade Siyonist Rejimin Amerika'nın bölgesel varlığının azalması ve Amerikan hükümetinin İran’la imzalanan nükleer anlaşmaya geri dönme eğiliminden duyulan kaygılarından kaynaklanmaktadır. Başka bir ifade ile iç arenada eşine rastlanmamış siyasi çıkmazla karşı karşıya kalan ve bölgede bir kaç günlük savaşa girme gücü kalmayan Siyonist Rejim, İran'ı tehdit etmeye başlamıştır.
Bu tür siyasi belirsizlik durumu, Suudi Arabistan'da da görülmektedir. Bir yandan Amerika, Arabistan'a Yemen savaşında verdiği destekleri keseceğini belirtirken diğer yandan da Biden hükümeti Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın feci şekilde öldürülmesi ile ilgili belgeleri yayınladı ve veliaht Muhammed bin Selman'ı bu cinayetin sorumlusu olarak tanıttı.
Her daim dış güçlere bağımlı olduğunu sergileyen Suudi Arabistan bugün istikrasız bir durum yaşamakta ve hala kendi iç ve dış siyaset vizyonunu belirleme gücüne sahip değildir. Buna paralel olarak Suudi Arabistan'ın bölgesel rakibi olan İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik küresel baskılar da azalmış ve Tahran, eski Amerika hükümetinin baskılarını da artık geride bırakmıştır.
Böyle bir ortamda, BAE gibi bazı aktörler ise ciddi bir tehdit veya değişim yaşamamakta çünkü zaten bu gibi ülkeler bölgenin temel aktörleri sayılmıyorlar. Benzer ülkeler Suudi Arabistan ve Siyonist Rejim İsrail gibi aktörlerin yanında figüranlık yaparlar. Zaten var olan tehditler ise ilk önce Riyad ve Tel Aviv'e yöneliktir.
Batı Asya'daki bir başka husus da Amerika'nın Irak'ta ve hatta Suriye'de yaşadığı durumdur. Batı Asya bölgesinde Amerikan askerlerine yönelik tehditler hiç bu kadar yoğun olmamıştır. Günümüzde özellikle de Irak'ta Amerika'nın askerlerini bu ülkeden çekmesi için büyük bir baskı söz konusudur. Yeni Amerika hükümeti ise Batı Asya'da yeni çatışmalara girmek istemediğini ve iç meselelere odaklanmak istediği emarelerini göstermiştir. Bu doğrultuda Iraklılar da iyice baskılarını arttırmışlardır.
Bu bağlamda Irak direniş güçleri 4 Mart günü işgalci güçleri ülkelerinden atmak için tüm araçların işlevsiz olması halinde yeni aşamada, ülkenin her bölgesinde işgalcilerin üslerini hedef alacaklarını bildirdiler.
Bu durum önemli bir faktörden kaynaklanmaktadır. Bölgedeki uzlaşmacı aktörler, iç kapasitelerine dayanarak tutarlı bir strateji belirlemek yerine dış güç odak noktası olan Amerika'ya sırtlarını yaslamışlardır. Böylece Beyaz Saray'daki değişiklik bu cephede karışıklığa ve düzensizliğe yol açıyor.
Buna rağmen direniş ekseni aktörleri iç kapasitelerine dayanarak tutarlı strateji ve hedefler çerçevesinde hareket ederek dış mihraklardaki değişikliklerden etkilenmiyorlar./
342/